Her bir KOBİ’miz teknolojiyi baz alan yenilikçi iş bileşenleri, Nesnelerin İnterneti, Bulut teknolojisi, Büyük veri,mobilite Blockchain, Yapay Zeka ve robotik gibi konularla meşgul olmanın ötesinde; bu alanlarda meydan okuyan Modellerin ve Üretimlerin içinde olmalıdır. Çünkü Dijital Çağ, yeni değerler ve iş modelleri üretebilenlerin etrafında yükselecektir.
Sıkıntılarla mücadele ederken, aynı zamanda teknolojide, yenilikçilikte ve sürdürülebilir kalkınmada yaklaşan değişim dalgalarının üzerinde ilerlememiz gerekiyor. Biz, İstanbul Ticaret Odası (İTO) olarak, üyelerimizin bu dönüşümü başarması için çaba gösteriyoruz. Bunun kolay olmadığının farkındayız. Ancak Hz. Mevlana’nın pergel metaforunda olduğu gibi, pergelin sabit noktasını İstanbul kabul ediyor ve tüm dünyaya açılıyoruz. Çizdiğimiz genişleyen dairelerle iş dünyasını üretim, e-ticaret, e-ihracat ve yenilikçilik gibi küresel hedeflerle donatıyoruz.
McKinsey’in son raporu, dönüşümde geç kalmamamız gerektiğini bir kez daha teyit etti. Rapora göre, yakın gelecekte 18 rekabet arenası global ekonomiyi şekillendirecek ve bu alanlarda 2040 yılına kadar 29-48 trilyon dolar arasında gelir üretecek. Bugünün gündelik ekonomik tartışmalarına saplanıp kalmak yerine, geleceğe hazırlanmalıyız. Çünkü bugünkü birçok endüstri, yarının rekabet alanlarında yer almayacak. Bu nedenle yüksek büyüme ve dinamizm gösteren “benzersiz” sektörlere odaklanmamız gerekiyor.
E-ticaret, elektrikli araçlar, bulut hizmetleri ve yarı iletkenler gibi sektörlerin ilerlemesi devam ederken, yapay zeka, dijital reklamlar ve çevrim içi video platformları dönüşüm içinde. Ayrıca, tamamen yeni gelişen süreçler arasında paylaşımlı otonom araçlar, uzay teknolojileri, siber güvenlik, batarya teknolojileri, video oyunları, robotik, biyoteknoloji, modüler inşaat, nükleer füzyon, hava hareketliliği ve obezite ilaçları yer alıyor. McKinsey’e göre bu 18 alanda 2040’a kadar 2-6 trilyon dolar kâr potansiyeli bulunuyor. Bu teknolojilerin kolektif milli gelirdeki payı %4’ten %10-16 seviyesine çıkacak. Bu kategoriler, bizim için ana hedefleri oluşturuyor.
Gelecek 10 yılı Türkiye’nin yüksek teknoloji ile kalkınma dönemi haline getirmek için hemen harekete geçmeliyiz. İTO olarak bu gerçeğin farkındayız ve bu “başlangıca” katkıda bulunmak için yoğun çaba harcıyoruz. Çünkü İstanbul ve İTO, bu başarıyı hem Türkiye hem de bu coğrafya için gerçekleştirmek zorunda.
Ekonomik kazancı teknoloji ile artıran, dünyaya hitap eden ve Ar-Ge yatırımlarına odaklanan sektörlere yönelmemiz gerekiyor. Unutmayalım ki, 2005 yılında dünyanın en büyük 20 şirketinden yalnızca 4’ü, 2024 itibarıyla hala bu listede yer alıyor. Önümüzdeki 20 yılda listeden çıkacak olanların yerine Türk firmalarının girmesi için şimdiden çalışmalıyız.
2005’te iPhone yoktu, bulut teknolojisinden kimse bahsetmiyordu, elektrikli otomobiller ise bilim kurgu filmlerinden ibaretti. Bugün bu yenilikler hayatımızın bir parçası ve bu alanlarda faaliyet gösteren firmalar dünyanın en büyük şirketleri arasında. Gelecekte Fortune 500 listesinde düzenli yer alan Türk şirketleri sayısının artması, başarımızın bir göstergesi olacak.
Türkiye’nin yüksek teknolojili ürün ihracatı, 2024 yılının ilk 9 ayında 6,1 milyar dolara ulaştı. Ancak bu rakam, toplam imalat sanayi ihracatının yalnızca %3,4’ünü oluşturuyor. İhracatımızın teknoloji yoğunluğunu artırmak için önümüzde büyük bir fırsat var. İş dünyamızı ve sektörlerimizi derinden etkileyecek bu değişim dalgalarını kaçırmamalıyız.
Dünyanın 48 trilyon dolarlık yeni rekabet arenalarını yakalamak ve Türkiye’nin yüksek teknoloji ile kalkınmasını sağlamak için çalışmaya hemen başlamalıyız.