Değerler Erozyonu ve Kısa Yoldan Kazanç Arayışı
Yeni nesil organize suç örgütleri, özellikle düşük yaş ortalamaları ve sosyal medyayı yoğun kullanmaları gibi belirgin farklılıklarla geleneksel suç yapılardan ayrılıyor.
Bu son dönem yapılanmalar, emekli emniyet müdürü Haydar Özdemir tarafından ‘Z kuşağı mafya’ olarak da nitelendirilmektedir. Bu grupların yükselişinde, Prof. Dr. Oğuz Polat’a göre, genç kuşaklar arasında suç dünyasının cazip hale gelmesi ve “sadece paranın değer olarak kaldığı” bir değerler erozyonunun yaşanması etkili olmaktadır. Bu kısa yoldan para ve iyi yaşam arayışı, iş dünyası üzerinde giderek artan yıkıcı bir etki yaratma potansiyeli taşımaktadır.
Çocuk İstismarı ve Örgütlerin İnsan Kaynağı
Bu yeni nesil suç örgütleri, insan kaynağı ve suç yöntemleri bakımından yerleşik yer altı gruplarından farklılıklar gösteriyor. Örgütler, imkan ve paraya ulaşmak için özellikle yaşı küçük çocukları ve gençleri istismar etmektedir. İstismar dediğimizde bunu geniş kapsamlı düşünün lütfen. Hayatının başında olan birçok gencin geleceğini etkileyen her güdüyü yaratan kişi veya kişiler bu istismarı büyük ölçüde yapıyor demektir.
Örneğin, Barış Boyun liderliğindeki organize suç örgütünün, üyelerini 15-20 yaşlarındaki kişilerden seçtiği ve örgüte sokulan bu gençleri ülke içerisinde “kamikaze dronu” gibi kullandığı iddia ediliyor.
Bu çocuk ve gençlerin suça yönlendirilmesinde uyuşturucu bağımlılığı önemli bir rol oynuyor. Örneğin, Barış Boyun grubunda uyuşturucu ticaretini yönlendiren bir kişinin, çevresine uyuşturucu bağımlısı yaşı küçük şahısları toplayarak, uyuşturucu madde vermek karşılığında bu şahıslara tehdit, gasp, kasten yaralama, uyuşturucu imal ve ticareti gibi suçları işlettiği öne sürülüyor.
İstanbul’da bir polis memurunu öldüren 19 yaşındaki failin bile 26 suçtan kaydı olduğu ve bu suçların bir kısmını 18 yaşından küçük olduğu dönemde işlediği belirtiliyor.
İş Dünyasına Yönelik Somut Saldırılar ve Haraç Tehdidi
Bu yapıların iş dünyası üzerindeki yıkıcı etkileri, doğrudan ekonomik faaliyet alanlarında şiddet ve haraç tehdidi olarak kendini göstermektedir. İstanbul Maslak Oto Sanayi’de yaşanan bir olay, bu tehdidin somut bir örneğidir:
• Maslak Oto Sanayi’de yeni açıldığı düşünülen bir oto tamirhanesi sahibinden yurt dışından arayan bir kişi tarafından 5 milyon lira haraç talep edildi.
• İşyeri sahibinin parayı vermeyi reddetmesi üzerine, 20 Kasım’da kapüşonlu bir şüpheli iş yerine silahlı saldırı düzenlendi.
• Saldırıyı gerçekleştiren şüphelinin, olay yerinden kaçmaya çalışırken suçüstü yakalanan 16 yaşındaki E.B. olduğu tespit edildi.
Maslak’ta yaşanan bu olayı soruşturduğumda ilk edindiğim izlenim şu:
Maslak’taki ustalar yaptıkları işleri göstermek için kullandıkları sosyal medyadan paylaşım yapmasak mı? Şüphesini yaşamaları oldu. Lüks bir aracı yapıp tamamladıktan sonra ustaların gururla paylaştıkları görüntüleri gören çete üyelerinin parayı bu emekçiler kazanıyor sanarak bu yoğun emekleri sömürmeye başladığı sanayide konuşuluyor.
Bu olay, yaşı küçük kişilerin organize suç grupları tarafından iş dünyasına yönelik şiddet eylemlerinde kullanıldığını ve haraç gibi yöntemlerle ekonomik faaliyeti doğrudan hedef aldığını göstermektedir.
Bu konuda edindiğim bilgilere göre;
Ekonomik Faaliyetin ve Güvenliğin Bozulması
Yeni nesil suç örgütlerinin gelir kaynakları sadece haraç ve uyuşturucu ticaretiyle (kokain, eroin) sınırlı kalmamakta, kaçak bahis gibi yasa dışı faaliyetleri de içermektedir.
Bu grupların artan şiddet kullanımı, halka açık alanlara ve doğrudan şehir merkezlerine sıçrayarak iş güvenliğini temelden sarsmaktadır. Europol, Türk organize suç örgütlerinin karıştığı olayları soruşturduğunu ve bu son silahlı saldırıların, suç grupları arasında artan ve “kamuya açık alanlara sıçrayan” şiddet olayları ortasında meydana geldiğini belirtmiştir. Europol’e göre, pazar ve coğrafi konumlar için çok fazla rekabet bulunmakta ve şiddet artık eskisi gibi geçiş noktalarıyla sınırlı kalmayıp sokaklarda görülmektedir. Saldırı ve çatışma alanlarının İstanbul’da doğrudan şehrin göbeğine (örneğin Haliç Köprüsü’nde cinayet) veya uluslararası alana (Atina’da altı kişinin öldürülmesi) taşınması, bu yapıların tehdidinin sınır tanımadığını ve iş dünyası için öngörülemez bir risk oluşturduğunu göstermektedir.
Önlenemeyen Yıkımın Boyutları
Uzmanlar, bu gruplarla mücadelede sadece polisiye tedbirlerin yeterli olmayacağı görüşündedir. Prof. Dr. Oğuz Polat, Türkiye’de suça karışan çocukların ıslah sistemindeki eksikliklere dikkat çekerek, çocukların yetişkinlerle aynı yere konulduğunda suç makinesi olarak dışarı çıktığını belirtmektedir. Haydar Özdemir ise mücadele için polisiye tedbirlerin yanı sıra sosyal-ekonomik eşitsizliğin ortadan kalkması ve eğitim-öğretim hayatında düzenlemeler yapılması gerektiğini vurgulamaktadır.
Türk yeraltı dünyası uzmanı Mahmut Cengiz, bu grupların operasyonel kapasiteleri, suç sektörlerindeki hâkimiyetleri ve geniş küresel ağları göz önüne alındığında, kârlı kaçakçılık pazarından daha büyük pay almak için rekabet ettikçe daha fazla suikast beklendiğini öngörmektedir. Bu şiddet sarmalı durdurulmazsa, iş dünyası yalnızca yasa dışı yollarla elde edilen paranın aklanması ve haraç gibi doğrudan tehditlerle değil; aynı zamanda şehirlerin ve kamusal alanların güvenlik risklerinin artması nedeniyle de yıkıcı bir etki ile karşı karşıya kalacaktır.
tebrik ederim