Ankara Sanayi Odası (ASO) Başkanı Seyit Ardıç, yaklaşan asgari ücret toplantılarına atıfta bulunarak, çalışanların yaşam kalitesi için daha iyi ücret almalarının öncelikle işvereni memnun edeceğini bildirdi. Ardıç, asgari ücretin sadece çalışana verilen bir ücret olmayıp, bir çok etkeni değiştirdiğini ifade ederken, “Yapılan düzenleme sadece asgari ücreti değil, zincirleme olarak tüm ücretleri etkileyecektir. Bu artışların gecikmeli de olsa mal ve hizmet fiyatlarına yansıması, dezenflasyon sürecini sekteye uğratma riski de taşımaktadır” dedi.
ASO Başkanı Ardıç: Asgari ücretin seviyesi dezenflasyonu sekteye uğratma riski taşıyor, seviyesi iyi belirlenmeli
ASO Başkanı Seyit Ardıç, Kasım ayı meclis toplantısında ekonomik gelişmelere ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Küresel büyüme beklentilerinin iyileşme sinyalleri vermesine rağmen geçmiş döneme göre düşük kalmaya devam ettiğini belirten Seyit Ardıç, artan borç ve yüksek faiz baskılarının büyümeyi tehdit ettiğinin altını çizdi.
Trump’ın seçimi kazanmasının ardından ABD’nin izleyeceği politikaların küresel çapta yansıması olacağını belirten Ardıç,
“Yüksek tarifeler ve korumacılık önlemleriyle uluslararası pazarlarda rekabet zorlaşacak, küresel büyüme ivme kaybedecektir” dedi.
Sanayi üretiminde daralmanın devam ettiğini vurgulayan Ardıç,
“Ara ve sermaye malı üretim ve ithalatındaki zayıflama önümüzdeki dönem üretim için hiç iyi sinyaller vermiyor. Bu karamsar tabloya karşın olumlu bir gelişme ise Ocak ayında 90,3’e kadar düşen yüksek teknoloji endeksinin Eylül’de 124,8’e çıkarak son 6 ayın en yüksek seviyesine ulaşması oldu” dedi.
Bu daralmada ana ihracat pazarlarının başına gelen Avrupa ekonomisindeki durgunluk ve uygulanan sıkılaştırma adımlarının etkisi olduğuna değinen Seyit Ardıç, “Sanayi üretiminin öncül göstergesi olan imalat PMI üst üste yedinci ayda 50 eşik değerinin altında kaldı. Üretim, yeni siparişler, istihdam, satın alma faaliyetleri, neredeyse bütün sektörlerde daralma gözlemliyoruz. Gıda hariç tüm sektörler eşik değer olan 50’nin altında” diye konuştu.
“Enflasyonla mücadelenin tahribatını minimuma indirecek tedbir alınmalı”
Merkez Bankası’nın enflasyonla mücadelesinin başarıya ulaşması için uygulanan sıkı para politikasına desteği daha önce ifade ettiklerini hatırlatan seyit Ardıç,
“Enflasyon düşecektir, bundan şüphemiz yok; ama ne pahasına düştüğü çok daha önemli. Enflasyonla mücadelede yaşanan tahribatı minimuma indirecek tedbirlerin devreye alınması, özellikle de üretimin devamlılığına yönelik desteklerin sağlanması son derece elzemdir” ifadelerini kullandı.
TOBB’un Ekim ayın açılan kapanan şirketler istatistiğine atıfta bulunan Ardıç, 10 ayda kurulan şirket sayısı yüzde 12.2 azalırken, kapanın şirket sayısının yüzde 21.2 arttığını bildirdi. Şirketler kapanırken yenilerinin açılamadığını vurgulayan Ardıç,
“Yüzde 50 seviyesindeki politika faizi, ticari kredi faizlerinin de yüksek kalmasına neden oluyor ve sanayicilerimizin finansmana ulaşması her geçen gün zorlaşıyor. Bu durum reel sektörde çoklu tahribatlara ve farklı sorunların ortaya çıkmasına neden oluyor. Mevcut durumda üretim, istihdam ve ihracatın daralmaması için reel sektörün finansman açısından mutlaka desteklenmesi, üretime yönelik kredilerin genişlemesi gerekiyor. Uygun maliyetli kredi için ilgili kurumların teknik çalışmalarının hızlı bir şekilde uygulamaya geçirilmesi temel beklentimizdir. Hazine garantili Kredi Garanti Fonu limitlerin açılması firmalarımızı rahatlatacak bir tedbir olacaktır” dedi.
“Dış ticaret açığı üretimi düşürmeden azaltmak için teknoloji artmalı”
Son 12 ayda 262 milyar dolarlık ihracatla Cumhuriyet tarihinin rekorunun kırıldığını, dış ticaret dengesinde ise 31.1 milyar dolar iyileşme yaşandığını belirten Seyit Ardıç,
“Bu iyileşme ithalatımızdaki düşüşten kaynaklanıyor. İthalatımız neden düşüyor? Çünkü yavaşlayan sanayimizin, yurt dışından aramalı ve sermaye malı talebi azalıyor. Buna karşın, tüketim malı ithalatımız ise hız kesmeden artmaya devam ediyor. Yılın ilk 9 ayında bir önceki yılın aynı dönemine göre aramalı ithalatımız %12,9; sermaye malı ithalatımız ise %1,6 azalırken; tüketim malları ithalatımız %13,5 arttı” değerlendirmesinde bulundu.
Dış ticaret açığını üretim düşmeden azaltmak için öncelikle sanayide teknoloji düzeyi ve verimliliğinin artması gerektiğini anlatan Ardıç,
“Ar-Ge ile inovasyonu öncelikli stratejik alan olarak belirleyip, yeşil ve dijital dönüşümü gerçekleştirmemiz gerekiyor” şeklinde konuştu.
Ankara’nın teknoloji istatistiklerinde İstanbul’u geride bırakıp ilk sıraya yerleştiği bilgisini veren Ardıç,
“İhracatında yüksek teknoloji payı yüzde 13 ile diğer büyük sanayi kentlerinden katbekat yüksek olan Ankara’mız, Ar-Ge harcamalarını da her geçen gün artırarak, sanayi ve teknolojinin başkenti olma hedefine kararlı adımlarla yürüyor. Diğer taraftan Türkiye İhracatçılar Meclisi verilerine göre Ankara’mız 2024 yılının ilk 10 ayında 11,4 milyar dolarlık ihracat hacmine ulaştı ve liman şehri İzmir’i de geride bırakarak 4. sıraya yükseldi. Bu, liman şehri olmayan Ankara’mız için gurur veren büyük bir başarıdır. Yakın zamanda üçüncü sıraya yükseleceğimize de inanıyorum” dedi.
“Rekabetçi yapı için döviz kuru tek başına anlam ifade etmez”
Sanayicilerin ihracatta rekabet deyince döviz kuruna odaklandığını ifade eden Seyit Ardıç,
“Enflasyonun altında kalan kur artışı ile rekabet avantajımızı kaybettiğimizi düşünüyoruz. Haksız da değiliz, ama unutmayalım ki rekabetçi bir yapıya ulaşmak için tek başına döviz kuru bir anlam ifade etmez. İhracatçımızın rekabet gücünde süregelen zayıflıklar söz konusu. Ülkemiz, 2024 Dünya Rekabet Edebilirlik Endeksinde 6 basamak düşerek 67 ülke arasında 53. sıraya geriledi. Endekste ülkemiz için yapılan değerlendirmede; rekabet gücümüzün artırılabilmesi için yapısal reformların yapılması, gelir eşitsizliğini azaltıcı önlemlerin alınması, eğitim ile işgücü piyasalarının mevcut eğilim ve gelecek kurgusuyla yeniden yapılandırılması, enflasyon ile etkili biçimde mücadele edilmesi ihtiyacına vurgu yapılıyor” diye konuştu.
“Çalışanın daha iyi ücret alması öncelikle işvereni memnun eder”
Ekonomi gündeminin önemli başlıklarından birisinin de asgari ücret olduğuna vurgu yapan Seyit Ardıç, çalışanların daha iyi yaşam kalitesi için daha iyi ücretler almasının öncelikle işvereni memnun edeceğini bildirdi.
Asgari ücretin sadece çalışan verilebilecek minimum ücret anlamında kullanılmadığını, bir çok kalemi de etkilediğini dile getiren Ardıç,
“Yapılan düzenleme sadece asgari ücreti değil, zincirleme olarak tüm ücretleri etkileyecektir. Bu artışların gecikmeli de olsa mal ve hizmet fiyatlarına yansıması, dezenflasyon sürecini sekteye uğratma riski de taşımaktadır. Çok boyutlu ve farklı yansımaları olan bu konu, titizlikle ve adil bir şekilde değerlendirilmelidir” dedi. Komisyonun çalışan ve işveren tarafının talep ve ihtiyaçlarını esas alan, ülkenin gerçeklerinden kopmayacak bir rakam tespit edeceğini düşündüğünü anlatan Ardıç,
“Mevcut ekonomik koşullarda firmalarımız kar etmeyi bir kenara bırakmış, sadece ayakta kalmaya çalışıyor. Çalışanlarımızın gelirini arttıracak, ülkemizde üretimin devamlılığını sağlayacak böylesine önemli bir konu, siyasi malzeme yapılmadan ele alınmalı, gerçeklikle bağdaşmayan popülist söylemlerden uzak tutulmalıdır” değerlendirmesinde bulundu.
“Boşta gezen gençleri çalıştıramazsak kalkınamayız”
İçişleri Bakanlığı’nın göçmen işçi yasal altyapısını oluşturacak düzenleme konusunda çalıştığının medyaya yansıdığını anımsatan Seyit Ardıç,
“Buna göre, her sektörün çalışan ihtiyacına yönelik kriterlerin belirlenip, yurt dışından çağrıya çıkılması gündemde. Biz dünyanın en çok düzensiz göç alan ülkesiyiz ve maalesef bu sorun kanayan bir yaramız olmaya devam ediyor” dedi.
Doğurganlık oranı yüksek olan göçmenlerin, demografik yapı için de büyük risk oluşturduğunu belirten Ardıç,
“Öte yandan, sanayide donanımlı çalışan açığı gibi bir gerçekle karşı karşıyayız. İhtiyacımız olan sektörlerde, mesleklerde ve bölgelerde üretimimizin sürdürülebilirliği açısından göçmen işçi çalıştırılmasına yönelik düzenleme yapılmasını olumlu buluyoruz” dedi.
Türkiye’nin boşta gezen genç nüfusu çalıştıramazsa kalkınamayacağının altını çizen Seyit Ardıç,
“Kısa vadede bu değirmeni döndürmek için su taşıyalım; yurt dışından işçi getirelim. Ama geleceğimizi garanti altına almak istiyorsak, mutlaka ve mutlaka genç nüfusumuzu istihdama katacak politikaları şimdiden, çok acil bir şekilde uygulamaya başlamamız gerekiyor” şeklinde konuştu.
Kaynak:ekonomim