enflasyonemeklilikötvdövizakpchpmhp
DOLAR
39,8511
EURO
46,9133
ALTIN
4.270,43
BIST
10.228,39
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Açık
30°C
İstanbul
30°C
Açık
Cumartesi Açık
31°C
Pazar Açık
32°C
Pazartesi Az Bulutlu
32°C
Salı Az Bulutlu
32°C

TCMB Başkanı Fatih Karahan açıkladı: KKM hesaplarından dövize geçiş oranı yüzde 14,5’e ulaştı

TCMB Başkanı Fatih Karahan açıkladı: KKM hesaplarından dövize geçiş oranı yüzde 14,5’e ulaştı
20 Mayıs 2025 11:25
7
A+
A-

Fatih Karahan, Boğaziçi Üniversitesi’nin düzenlediği Finans
Zirvesi’nde dikkat çeken bir açıklama yaptı. Türkiye Cumhuriyet
Merkez Bankası Başkanı, Kur Korumalı Mevduat (KKM) hesaplarından
dövize geçiş oranının yüzde 14,5 seviyelerine ulaştığını belirtti.

TCMB Başkanı Fatih Karahan, Boğaziçi
Üniversitesi Finans Zirvesi 2025’te
konuştu. Kur Korumalı Mevduat (KKM)
hesaplarından dövize geçiş oranının
yüzde 14,5 seviyelerine ulaştığını belirten
Fatih Karahan’ın açıklamalarından öne çıkanlar
şu şekilde:
“Enflasyonun düşük, ekonomik büyümenin
istikrarlı olduğu ve istihdamın
arttığı bir dönem izledik”
Küresel çapta önemli değişimlere
şahit oluyoruz. Küresel ekonomi 1980’lerden
başlayan ve 2008 yılındaki krize
kadar süren bir istikrar dönemi yaşadı.
ABD başta olmak üzere gelişmiş ekonomilerde
enflasyonun düşük, ekonomik
büyümenin istikrarlı olduğu ve istihdamın
arttığı bir dönem izledik.
Para politikasında enflasyon hedeflemesinin
yaygınlaşmasıyla Merkez
Bankalarının güvenilirliği arttı. Bu istikrar
dönemini 2008 küresel finansal kriziyle
birlikte sona erdiğini söyleyebiliriz. Kriz
söz konusu dönemin ardında aslında finansal
sistemlerde birikmiş kırılganlıklar
olduğunu ortaya koydu.
Gümrük vergileri ilk andan itibaren
ülkelerin ekonomik verilerine yansıdı
Sonraki yıllarda yaşanan pandemi,
savaş, küresel ticaret gerilimleri ve finansal
krizler ile birlikte belirsizliğin çok daha
yüksek olduğu bir döneme girdik.
2 Nisan tarihinde ABD tarafından
geniş kapsamlı bir gümrük vergisi paketi
açıklandı. Duyuru öncesinde sektörel
veya bölgesel olacağı düşünülen bu vergilerin
180’den fazla ülkeyi kapsayacak
şekilde tasarlandığını gördük. Diğer ülkelerden
gelen karşılıklar ile birlikte gümrük
tarifeleri 9 Nisan tarihinde en yüksek
halini aldı.
Küresel ticaret dinamiklerini derinden
etkileyebilecek bu gelişme hem gelişmiş,
hem de gelişmekte olan ülkelerin
ekonomik verilerine ilk andan itibaren
yansımaya başladı. Son dönemdeki tarife
kararlarının önemli bir kısmı etlenmesine
rağmen küresel ticaret ve ekonomi politikalarına
dair belirsizlik yüksek seviyelerini
koruyor. Bu dönemde oynaklık endeksleri
yüksek seviyelerde seyrediyor.
Bu belirsizlikler küresel büyüme üzerinde
riskleri aşağı yönlü artırırken, enflasyon
üzerinde ise ülkeden ülkeye değişen
olası etkilerinin söz konusu olduğunu
görüyoruz.
Belirsizlik ortamı karar alma süreçlerini
bozar, ekonomik birimlerin beklemeye
geçmesine yol açarak, yatırımların
ertelenmesine ve tüketimin daralmasına
neden olur.
Proaktif bir biçimde gerekli
tedbirleri aldık
Mart ayında finansal piyasalarda yaşanan
hareketlilik karşısında proaktif bir
biçimde gerekli tedbirleri aldık. Önümüzdeki
dönemde de para politikasındaki
kararlı duruşumuzu sürdürerek, dezenflasyonun
devamını sağlayacak şekilde
hareket edeceğiz.
Gelişmekte olan ülkelerdeki merkez
bankaları, küresel finansal döngülerin
giderek daha belirsiz ve dalgalı hale geldiği
bir ortamda, para politikası araçlarını
çeşitlendirmeye yöneliyor. Özellikle,
2008–2009 Küresel Finansal Krizi sonrasında,
birçok merkez bankası faiz oranlarını
ayarlamakla kalmamış, aynı zamanda
makroihtiyati politikaları sıkılaştırıcı yönde
kullanarak finansal istikrarı desteklemiştir.
Dolayısıyla, gelişmekte olan ülkelerde
“tek tip” bir politika tepkisinden değil,
ülkelere özgü koşullara uyarlanmış çok
araçlı ve esnek politika bileşimlerinden
söz etmek daha doğru olacaktır.
*Biz de diğer gelişmekte olan ülkeler
gibi para politikası uygulamalarımızda
temel aracımız olan politika faizini çeşitli
makroihtiyati politikalarla güçlendiriyoruz.
Sıkı parasal duruşumuzu desteklemek
üzere kullandığımız araçları 3 ana
grupta özetleyebiliriz:
• Mevduata yönelik düzenlemeler ile
TL mevduatın payını artırmayı ve KKM’yi
kademeli olarak azaltmayı hedefliyoruz.
• Kredi büyümesine yönelik düzenlemeler
ile kredi talebindeki dalgalanmaların
önüne geçiyoruz.
• Üçüncü olarak da likiditeye ilişkin
adımlarımız ile sistemdeki fazla Türk lirası
likiditeyi yönetiyoruz.

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.