günlerin konusu olmamalıdır. Depremlerin oluşumunu önleyemeyeceğimize göre, tek çaremiz can kayıplarını ve her biri büyük bir ekonomik değer olan endüstriyel tesislerimizde ortaya çıkabilecekhasarları azaltabilecek önlemleri
önceden almak olmalıdır. İstanbul’da
Türkiye sanayi üretiminin yaklaşık yüzde 40’ı gerçekleşmektedir. Her şeyden önce
İstanbul’daki sanayi tesislerinin depreme dayanıklılık durumunu ortaya koyacak bir envanter çalışmasına acilen ihtiyacımı var. Bu nedenle artık İstanbul’daki
tüm sanayi tesislerinin bir check-up’ının
yapılması gerektiğini düşünüyoruz.
Kentsel dönüşüme benzer bir “sanayi dönüşümü” projesinin de süratle hayata geçirilmesi artık çok kritik ve elzem hale
gelmiştir. Teknolojik ilerlemeler sonucu oluşan yeni güçlendirme teknikleri de akademik bir altyapı ile desteklenerek güçlendirme mevzuatımıza girmelidir.
İSO olarak Afet Yönetimi Şubemiz öncülüğünde başta deprem olmak üzere sanayi
tesislerimizi afetlere dayanıklı hale getirmek için başlattığımız çalışmalarımızı sürdürüyoruz” dedi. İmalat sanayi modern
ekonomilerin hala can damarı
Orta Doğu’daki çatışma ve istikrarsızlıktan ABD Başkanı Trump’ın ilan ettiği ticaret savaşlarına kadar dünyanın çalkantılı bir dönemin içinden geçtiğini ve küresel ticaretin ciddi risk altında olduğunu belirten Bahçıvan, “IMF baş ekonomistinin geçtiğimiz günlerde vurguladığı gibi, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra 1945
yılında kurulmuş olan “80 yıllık küresel sistem sıfırlanıyor ve yeni bir döneme giriyoruz. Henüz şekillenmeyen, tehlikeli,
riskli ve öngörülemeyen bir ara dönemden geçiyoruz. Gidişat çok hızlı ve sarsıcı.
Bizleri riskler kadar bazı fırsat ve avantajlar
da bekliyor” dedi.Türk iş dünyası köklü müzakere kültürüne sahipDünyada yaşananların basit bir ticaret
geriliminden ibaret olmadığını, iki
küresel gücün, ABD ve Çin’in hegemonya
savaşına tanık olduklarını da değinen
Bahçıvan, “ABD’nin Çin ürünlerine darbe vurması ve diğer ülkeleri Çin’i izole etmeye
zorlaması, küresel değer zincirlerinde büyük değişiklikleri tetikleyecek. Ülkeler
yeni yatırımları kendisine çekmek için büyük bir rekabet içerisinde olacaklar.
Türkiye de kendisini buna hazırlamak
durumunda” dedi. Konuşmasında Türk iş dünyasının en önemli ticaret partneri
olan Avrupa Birliği ile yaşanılan artık kangren halini alan vize krizine değinen Bahçıvan, şunları söyledi: “Küresel ticaret
sisteminin alt üst olduğu ve tüm dünyada
pazarlık siyasetinin öne çıkacağı bir dönemde bu konu artık ertelenemez bir hal
aldı. AB Türkiye için çok önemli bir ihracat
pazarı olmakla beraber, Türkiye de AB için beşinci büyük ihracat pazarı. Ancak,
Türkiye’nin bu ekonomik gücünün yanına bile yaklaşamayan bazı ülkeler maalesef
AB’ye vizesiz seyahat ederken; AB ile 30 yıllık bir gümrük birliği bulunan ülkemizin
vatandaşları, vize alabilmek için aylarca
beklemek zorunda kalıyor. Artık hem ABD pazarında oluşabilecek fırsatları
değerlendirmek hem de başta vize sorunu olmak üzere, AB ile Gümrük Birliği,Serbest Ticaret Anlaşmaları gibi tüm konularda
yaşanmakta olan sorunları kalıcı olarak çözüme kavuşturabilmek için çok
daha güçlü bir müzakere süreci yürütmek
zorundayız. Bizler halihazırda köklü
bir müzakere kültürünün içinden gelen iş dünyası temsilcileri olarak bu işi zaten yıllardıradeta doğal bir refleks olarak hayatımızın farklı dönemlerinde yapmaktayız. Bu nedenle, iş dünyasının, sanayicilerimizin ve ihracatçılarımızın bu süreçte yapılacak tüm pazarlıklarda güçlü bir şekilde
masada yer alması gerekiyor.” Rating notumuzu korumamızın riskli olduğu uyarısı dikkat çekici İSO olarak Orta Vadeli Program’a (OVP) olan güveni ve inancı her fırsatta, güçlü ve samimi bir şekilde dile getirdiklerini,“finansal istikrar” konusunda, OVP
hedeflerini, kararlarını ve uygulamalarını çok önemli bir referans olarak aldıklarını
ve süreç acılı olsa da adım adım hedefe uygun bir istikamette ilerleme yolunda
olunduğunu vurgulayan Bahçıvan “Fakat son haftalarda yaşadıklarımızı değerlendirmemiz
gerekirse; son gelişmeler
bizi başladığımız noktaya getirmese bile; ne yazık ki tüm reel sektörde programın
hedeflerinden uzaklaşılan bir noktaya
doğru gelindiği endişesini oluşturmaya
başladı. Döviz kuru üzerindeki tedirginliği ortadan kaldırmak amacıyla, çok ciddi
emeklerle, fedakarlıklarla elde edilebilmiş olan rezervleri daha fazla kaybetmemek
ve tekrar toparlayabilmek adına alınan önlemleri izlemekteyiz. Çünkü başta faiz artırma ve para piyasalarındaki sıkılaşma
olmak üzere alınan son önlemler; son bir buçuk yıldır büyük bir özveri içerisinde,
OVP’nin yaratacağı finansal istikrara olan inanç ve sabırla çalışmakta olan sanayi
sektörümüz üzerinde yeniden ve ne kadar süreceği de tam belli olmayan yeni
bir stres birikimi ve dayanması zor yeni bir süreç yelpazesi açmış bulunmaktadır.
Özellikle geçen cuma günü önemli
derecelendirme kuruluşlarından S&P’nin yaptığı açıklamada belirtilen noktalar
önemlidir. Rating notumuzda istikrarlı bir iyileşme beklenirken, son açıklamada
mevcut notumuzu korumamızın bile
riske girebileceği uyarısı gelmesi dikkat çekici. Ülkemizin enflasyonla mücadelesinden asla ve asla taviz verme lüksü yoktur. Ama bunu söylerken, enflasyonla
mücadele konusundaki en ağır sorumluluğun yüklenmiş olduğu sanayi sektörünün; sorumlusu olmadığı ve hak
etmediği böylesine yüklü bedelleri ödemesi noktasındaki kapasitesinin de sınırının
da sonuna geldiğinin her kesim tarafından
iyi bilinmesi gerekiyor. Özellikle emek yoğun sektörlerimizin kaderlerine
terk edilmemesi, bu sektörlerimizin yıllar içinde edindiği üretim kültürünün hasar görmemesi konusunda dikkatli ve özenli davranılmalı” dedi. Bahçıvan, 1 Mayıs’ı da kutladı Bahçıvan, konuşmasında tüm çalışanların 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Gününü de kutlayarak “Üretim hayatımızın tüm tarafları açısından, ekonomimiz ve
toplumumuzun refahı için; çalışma barışı ve uyumu büyük bir önem taşıyor. Çalışanlar ile işverenler arasındaki iş birliği ve
diyalog hiçbir zaman göz ardı edilmemelidir. Büyük değişikliklerin yaşandığı
bu çağda buna her zamankinden daha fazla önem vermeliyiz” dedi.